‘Öyle Bir İstanbul’un Yazarı Berken Döner: ‘Toplumsal bellek tarih bilinciyle oluşur’

Berken Döner’in Öyle Bir İstanbul adlı kitabı bize tutundukları yerde dilleri, dinleri, emekleri ile sürdürdükleri hayatlarından kesitler sunanların kentle ilişkilerini de gösteriyor. İstanbul… Herhangi bir sokağında adımlarken bizden önce yaşanan hayatlardan bir iz, bir anı olduğu yerde ya ışıldarken bir başka yerdeki harap edilmiştir. Bu bir yandan şehrin geçirdiği değişim içinde normal bir durumken öylesine… ‘Öyle Bir İstanbul’un Yazarı Berken Döner: ‘Toplumsal bellek tarih bilinciyle oluşur’ yazısını okumaya devam edin

içebakışlar – 1

düşündükçe farkına vardığım şeyin ne olduğunu düşünüyorum. galiba bu defa işin içinden çıkıyorum. bayağı bir farkına vardığım için gelen bir rahatlama hissi doluyor içime, usul usul seviniyorum buna. bir süredir kendi kendimi zehirliyormuş gibiydim, pis bir duygu. dibe çekilmeme de sebep olmuştu. şimdi üzerine düşünebilmek için bunu becerebildiğim kadar buraya yazmaya karar verdim. kendi kendimi… içebakışlar – 1 yazısını okumaya devam edin

Sahi, annem nerede?

Her perşembe günü olduğu gibi bu perşembe günü de bizim mahallenin alelade olan pazarı kuruldu. Yılbaşı tatiline denk gelirse o tatil sabahını pazar tezgâhlarını onarmakla geçiren pazarcı esnafı, bayramı elbette es geçmez, muhakkak tezgâhını açar. Tabi satılan ürünler de değişir, bayramlık kıyafetlerle şekerler vardır her çeşidinden. Çikolata bir kaçında vardır tezgâhların. Ne de olsa pahalıdır… Sahi, annem nerede? yazısını okumaya devam edin

tarihinde yayınlandı
Genel kategorisinde

yara denemesi

masada bekleyen kahvenin hâlâ dudağı yakacak kadar sıcak olması hoşuna gitti. içilebilir bir kahve. karmakarışık zihninin bir nebze durulmasına yardımcı olur belki. kendini bildi bileli konuşan ikinci sesiyle beraber dağınıklığı hiç toplanmıyor. sürekli dağılan evler gibi, otuz yılı aşkın hayatında hiç yalnız bırakmamış bu ses. oysa çoğunlukla yalnız olduğunu düşünür. bu ikilem kafasını karıştırıyor hep.… yara denemesi yazısını okumaya devam edin

‘Mutsuzluğa patates püresi kadar iyi gelen bir şey daha yoktur’

Edebi Ziyafet, bir eliyle sos karıştırırken diğeriyle kitabının sayfasını çeviren, hem edebiyattan hem de mutfaktan keyif alanlar için özenle hazırlanmış, benzersiz bir tarif kitabı. Okuyacağım diye aklımda kalan, orada burada not ettiğim yazarların adlarını yemek tarifleriyle birlikte görmek hem hoşuma gitti hem de ağzımı sulandırdı. Misal Oscar Wilde’ı okumalıyım dedim yine, elinde bir sopa tuttuğu… ‘Mutsuzluğa patates püresi kadar iyi gelen bir şey daha yoktur’ yazısını okumaya devam edin

Bazı Minimalist Kitaplıklar*

ABD merkezli gazetelerden biri olan New York Times’da kitapların ve kitaplıkların yerleşimine dair evdeki bazı arkadaşlarımızı unutmadan inovatif çözümler sunmaya çalışılmış.   Karantinadan dolayı, Türkiye’de zorunlu nedenleri olmadıkça dışarı çıkmayan yurttaşlar evlerinden işlerini yapmaya çalışırken ağırlıklı olarak akademisyenlerin katıldıkları çeşitli TV ve internet programlarında arka fon olarak kitaplıkların olmasına garip bir tepki gösterildi. Dünyada nasıl… Bazı Minimalist Kitaplıklar* yazısını okumaya devam edin

Ev Sahipleri

dav

Gönüllü karantina günlerinde elime aldığım bir kitabı bitirdim nihayet! Kitap, İstanbullu Ermeni yazar Zaven Biberyan’ın önce Ermenice Lıgırdadzı adıyla yazdığı, daha sonra kendisinin Türkçe’ye çevirdiği Yalnızlar kitabı. Yalnızlar, yazar Zaven Biberyan’ın doğup büyüdüğü Kadıköy’de geçiyor. Savaş döneminin ve soykırım sonrasına denk gelen 1930’larda geçen kitapta, o dönemdeki tabirle köyde yaşayan çoğunlukla biri Türk biri Ermeni… Ev Sahipleri yazısını okumaya devam edin

“Peki o zaman sen söyle, ben hangi rengim?”

Uzun zamandır herhangi bir konu hakkında yazmaya ne vakit yarattım ne de bunu yapabileceğim şartları. Ama artık kendimi bu kadar salmaya, boş vermeye bırakmamam gerektiğini düşünürken çoktandır uzaktan uzaktan izlediğim bir kitap vardı, Emine, yazarın deyişiyle. Okuyunca sadece fikirlerimi yazmak, ama eksik ama yanlış, hatta baştan aşağı vasat bir şey de olabilir bu, istedim. O… “Peki o zaman sen söyle, ben hangi rengim?” yazısını okumaya devam edin

Ada: Salon beyefendisi olmak

Gömlek cebine iliştirdiği çam ağacının dalına bakarak onun yüzünü izliyordu. Sürekli bir gülümseme var gözlerinde. “Salon beyefendisi oldum” dedi. Huzur da gelip yerleşmişti sanki. Bazı şeyleri abarttığını düşünse de aslında ortada bir abartı olmadığını anlamaya başlamıştı. Sadece olması gerekenler, onun çok alışık olmadığı şeylerdi, gerçekleşince mutlu olduğunun ayırdına varıyor, bundan dolayı biraz yüzü kızarıyor, utanıyordu.… Ada: Salon beyefendisi olmak yazısını okumaya devam edin

tarihinde yayınlandı
Genel kategorisinde

Anarşistler ve Ezilenler / Birleşik Krallık’ta Sosyal ve Politik Grafitilerden 25 Görüntü

Sosyal medya ve online talepli grafitili günlerden çok önce kurumsal ve politik güçlere karşı anlamlı bir güntü olarak kullanılıyordu. Benim grafiti dediğim, hurdalık alanlarda ve kanal kenarlarındaki çok renkli ve üç boyutlu ‘etiketleme’ olan sanat eserlerini demiyorum. Ülke genelinde anarşistler ve ezilenler tarafından yazılan ilk grafitiler, elle yazılmış mesajlar ve sloganlar hakkında yazıyorum. Bu konuda yazılmış Roger… Anarşistler ve Ezilenler / Birleşik Krallık’ta Sosyal ve Politik Grafitilerden 25 Görüntü yazısını okumaya devam edin